hesabın var mı? giriş yap

  • bu olayin gerceklesmesinin bir sebebi de artik devlet icinde devlet olmus bu grubun artik ulema tarafindan desteklenmemis olmasidir. iyice pervasizlasmis olan yeniceriler en son 3. selim'i öldürmüsler, fakat 2. mahmut'un tahta cikmasina engel olamamislardir. 2. mahmut ise cok temkinli davranmis ve yenicerilerin defterini dürmek icin tam 18 sene beklemistir. önce alemdar'in ortadan kaldirilmasini saglamis ardindan ocagi ortadan kaldirmistir.

    1827'de vakayi hayriyede padisah sancak-i serif cikartmis, halk toplanmistir.topcu birlikleri divanyolu'ndan halk ve padisah da sarachane'den yenicerilerin kislalarinin bulundugu atmeydanina (bugünkü sultanahmet meydani civari) dogru yürüyüse gecmislerdir. top atesinden dolayi fazla kayip veren yeniceriler bir süre savastiktan sonra zor duruma düstüler ve kislalarina cekildiler. bunun üzerine önce sehrin sur kapilari tamamen kapatilmis, giris cikislar yasaklanmis ve tophane'den büyük kusatma toplari getirilmistir. bu toplar kullanilarak kislanin kapisi parcalanmis ve etraf bir can pazarina dönmüstür. bundan sonra yeniceri avi tüm sehirde devam etmis ve tarihi belgelerin dedigine göre 20 ila 40 bin arasinda yeniceri öldürülmüstür.ölülerin bazilarinin sünnetsiz oldugunu ve bazilarinin boynunda hac bulundugunu kaynaklar aktariyor.

  • amerikan bürokrasisinin kanayan yarası. müdürden falan kesinlikle korkmaz. müdür korkusu da olmadığı için son derece rahat tavırları vardır. sevimli ve bir o kadar da tehlikelidir. çalıştığı kurumun en açık sözlü personeli odur. bir ditroyit motorlu taşıtlar dairesi olsun, bir mesaçüset vergi dairesi olsun çalıştığı yerin neşesidir. kuyrukta bekleyen biri gelip "bakın bayan benim gerçekten çok acelem var" dediğinde, oturduğu yerden böyle gözlerini belerte belerte bakıp "tatlım inan bana burada hepimizin acelesi var" der. amerikan polisleri bu sevimli tombik hanımdan bilgi almak için "letişya belki bir ara yemeğe çıkmalıyız" falan diye kur yapar. ama hiç sözlerini tutmazlar... her şeye rağmen hakkaniyetli bir kadındır. yıllar yılı "tombik zenci kadınlar az çalışıyor" mesajını vermeye çalışan holivut muvilerini ne kadar kınasak az...

    editsel duygular: lan şimdi aklıma geldi... bugüne kadar bir kredi yurtlar kurumu'nda, bir belediye bursu kuyruk sırasında, bir askerlik şubesinde allahın bir kulu bana "tatlım inan bana" diye başlayan bir cümle kurmadı. hadi işimiz görülmesin önemli değil, ama birazcık sevgi ya... birazcık duygu...

  • 18.yy'ın sonlarına doğru çıkmış gotik edebiyat, daha sonra başka türlü değişimlere uğramıştır. ilk olarak ortaya çıkan gotik romanlarda genellikle belli bir havuz ve dönüşümlü olarak tekrarlanan bir takım öğeler bulunuyordu. örneğin, en çok kullanılan öğelerden birkaç tanesi kale, manastır, şato gibi ulaşılması zor, mistik ya da gizemli havası olan mekanlar idi. ayrıca burada yaşayan insanlar da, hem fiziksel hem de ruhsal olarak normal insanlardan daha doğaüstü bir havada çizilmişlerdi. örneğin; dracula ya da frankenstein ve yaratığı. kısaca ilk dönem gotik edebiyat için genellikle uzak, ulaşılması zor, fantastik mekanların yanı sıra, daha doğaüstü ve gerçeklikten uzak karakterleri ele alıyor denebilir.

    daha sonra gotik edebiyat dönemin sentimental romanı ile birleşince farklı bir duruma ulaşmıştır. artık gotik olarak nitelendirilen, fantastik olaylardan ziyade, halkın içinden sıradan insanların mantıklı bir açıklama ile takiben yaşadığı fantastik olaylar haline gelmiştir. bu da kısaca "domestication of gothic" olarak adlandırılmaktadır. artık uzak olan, egzotik olan ya da yabancı mekanlarda ya da karakterlerde gerçekleşen olaylar, hayatın içine yedirilmiştir. gotik olaylar da artık kalelerde şatolarda değil, gündelik hayatta, sıradan evlerin içinde yaşanmaya başlamıştır, dışarıdaki olaylardan ziyade içsel bir boyut kazanmıştır. gotik olan, artık kişinin zihninde gelişen olaylar ve onun dışarıdaki dünyayı içinde yarattığı ile nasıl algıladığı durumuna dönüşmüştür. dışarıdaki herhangi basit bir olayı karakter, artık kendi zihninde doğaüstüymüşcesine ya da fantastik bir olaymışcasını algılamakta ve hayatı bu şekilde deneyimlemektedir. kişinini bu algısı da hareketlerini ve sergilediği tavırları gotik bir havaya büründürmektedir.

    örneğin, bu süreç dickens'tan örnekler ile açıklanacak olursa, şatosunda kan emen vampir dracula'nın, metaforik olarak, evinde estella'nın kanını içip kurutan miss havisham'a dönüşmesi ya da frankenstein'ın yarattığı canavar/ yaratık ile gene sembolik olarak miss havisham'ın kendi arzuları uğruna estella'yı bir canavara dönüştürmeye çalışması gotiğin geçirdiği süreci anlamada yardımcı olabilir.

  • hakan akkaya: karamanın koyunu sonra çıkar oyunu diyoruz
    uğurkan erez: burdan karaman'a sevgilerimi yolluyorum ?!?!?!!

  • ölüm deneyimi yaşayan insanların sıklıkla bahsettiği "hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti" tanımlamasının, beyinin ölüm tehlikesi karşısında bir çıkış yolu bulabilmek için eski deneyimlerden faydalanmak istemesi olayından ibaret olması.

  • moda mıdır değil midir bilmem ama benim sakal bırakma amacım tamamen tipimi gizlemek.

    zaten hiçbir türlü tipime bakmıyorsunuz amk bari ben aynadan kendimi görmeyince korkmayayım. bunu da çok görmeyin lan!

  • "kafir" dediği insanların buldukları aşıları olmasını, tedavilerle iyileşmesini, onların icatları bilgisayar, internet, araba, matbaa, ve nicelerini kullanmayı biliyor? pantolana gelince "kafiri taklit."

  • naciz kalb-i harabenizin tamirini ve mes'udiyetini umduğumdan, nadide mevcudiyetinizin mes'udiyetini temin arzumdandır ki, donunuz görünüyor efendim.

  • kedilerin yakaladıkları böcek, fare vb hayvanları salonun ortasına, yataklarımızın üstüne bırakmasının nedeni.
    kedi sahipleri bilir kediler balkonda,terasta, bahçede ya da evin her hangi bir köşesinde yakaladıkları hayvanları getirip salonun ortasına bırakır. bu hayvan bazen bir kelebek olur bazen bir fare (bu başıma gelmedi neyse ki) kedi sahipleri de bu davranışı "hediye getirdi" veya "tebrik edilmek istiyor" gibi yorumlar yapar. çoğu kez de espri konusu olmuştur bu konu.
    aslında hayvanlar bunu bizleri eğitmek icin yapıyormuş. kediler her ne kadar yaklaşık 10 bin yıldır evcil hayvanlar olsalar da avcılık iç güdülerini kaybetmemiş canlılar. yapılan araştırmalara göre abd'de her yıl 4 milyara yakın kuş kediler tarafından avlanıyor. bu sayı avladıkları diğer küçük şeyleri de hesaba katınca inanılması güç ama 30 milyara yaklaşıyor. kedileri bu denli iyi avcılar yapan onların içgüdüleri, bu iş için evrimleşmiş vücutları ve yavruyken annelerinden aldıkları eğitim.
    özellikle dişi kedilerde görülen bu evin ortasına böcek vs bırakma nedenleri de sizleri bu hayvanları yakalayamayacak durumda görüp eğitmek istemeleri. o yüzdendir sıklıkla öldürdüğü kelebeği getirip önünüze koyup sizden bir şey bekler bakışları ile size bakması.
    kediler yavrularını eğitirken öncelikle ölü hayvanı getirip yavrunun önüne koyarlar. ikinci aşama ölmemiş ama kaçacak halde olmayan hayvanlarla talim yapmaktır. emin kedi besleyenler salonun ortasında acı çekerek yerde titreşen böceğin başında sabırla bekleyen kedi manzarasıyla daha önce karşılaşmıştır.

    yani hayvanlar 10 bin yıldır bizi eğitmeye çalışıyor. bu davranış özellikle kısırlaştırılmış disi kedilerde çok sık rastlanıyor. hayvanların gözünde ne kadar beceriksiz gözüküyoruz bir düşünün *.

  • yarım akıllıların nefret ettiği, bugün birçoğu yurt dışına göçmüş pırıl pırıl insanların yaptığı direniştir. siyasal islamcıların uykularını kaçırmıştır. lazım olduğunda sokaklara saldıkları it kopuk ve teröristler ile yıpratılmaya çalışılmış ancak başarılı olunamamıştır.

    yıl dönümü nedeni ile direnenlere su taşıdığım bir fotoğrafımı ve bir anımı aşağıya bırakmak istediğimdir.

    arabayı yeni almıştım, en işe yaradığı zaman bu zaman oldu sanıyorum. bagajı hariç koltuklar falan derken küçümen bir su tankerine dönmüştü.

    neyse anımıza gelelim:
    biliyorsunuz o dönem pek haşmetli büyüğümüz faiz lobisi diye bir şey uydurmuş ve çomarları bankaların üzerine salmıştı. para çekmek için yapı ve kredi bankası'na gittiğimde aşağıdaki diyaloğa şahit oldum.

    bankaya haykıra haykıra giren çomar ve biraz arkasından sessizce gelen sıkma baş karısı sıra mıra dinlemeden gişeye atar kendini:

    çomar konuşmaya bağırarak başlar:

    - tüm hesaplarımı kapatacağım! erduvan dediydi zaten bütün bunlar sizin yüzünüzden oluyor.
    + beyefendi sıra numarası alın lütfen.
    - sıra falan almıyorum kredi kartlarımı da kapatacağım! (kimliğini gişeye atar)

    sıradaki diğer kişiler delidir uzak durun tepkisi verince veznedeki görevli işlemini yapmaya başlar çomarın. çomar bu sırada bağırmaya devam ediyordur.

    - tüm hesaplarımı kapatın silin benim kaydımı! faiz lobisi!
    + beyefendi, 11.000 tl kredi kartı borcunuz var, 87.000'de kredi. hesabınızı kapatmam için ödemeniz gereken tutar 98.000 tl.
    - o_o error
    + hepsini şimdi ödemek istiyorsunuz?
    - hımm, şey... 404 not found
    + beyfendi sırada bekleyenler var ödemenizi yaparsanız işleminizi tamamlayacağım.
    - hımm, biz sonra gelelim.

    allahın çomarı reis'i ilişiğinizi kesin deyince borcu da silinecek sanmış.
    adam daha şubeden çıkmadan haykırarak gülmüştüm. akşamında da taksime gitmiştim zaten.

    not: kapanan hesabın yedeğinden alınıp tekrar paylaşılmıştır.

  • notalar ve anlamları:

    do: dominus. "mutlak güç"
    re: rerum. "olaylar"
    mi: miraculum. "mucize"
    fa: familias planetarium "gezegenler"
    sol: solis. "güneş"
    la: lactea via. "samanyolu"
    si: siderae. "yıldızlar" ("star" sözcüğü de aynı köktendir.)

  • geçen sene, kocasını bir kaç sene önce kaybeden teyzemle alışverişe çıkmıştık. elli yaşlarında bir kadın.
    pentideyken ona da bazı modeller gösteriyordum bak renkleri ne kadar güzel sana da alalım diye. çok utandı ve geçiştirdi beni.
    sonrasında evdeyken sordum, hayatı boyunca krem ve beyaz düz çamaşır kullandığını söyledi. yeni evlendiği zamanlarda heveslenip almış renkli dantelli çamaşırlar ve kocası haşlamış bunu hayat kadını* mısın diye. sonrasında hiç eli varmamış.
    daha sonrasında hediye olarak bir kaç set aldım. geçen sordum, kendine de almaya başlamış. ne kadar güzeller diyor.
    kadınlar hevessiz değil, türkiyede komple hayata bakış açısı rezalettir.
    öncelikle, başka kadınlarda fantezi iç giyim görünce bayılıp da eşinde görünce suçlayan türk erkeklerini sorgulamak lazımdır.

  • ısyerinde olusabilecek potansiyel haksizliklara karsi hakkinizi cesitli kanallardan arayabileceginiz ulke.

    en onemlisi kontratinizi (arbeidsvoorwaarden) imzalamadan once iyi okumaniz gerekmekte. mesela ısyeriniz devletin koydugu 40 saat sinirini ekstra ucret / tatil vermeden asiyorsa, ya da kontratinizda yazandan fazlasini istiyorsa arbowet'e gore yasadisi bir is yapiyor demektir.

    arbeidstijdenwet( engelstalige versie)
    bir avukata danismadan once ne yapabilirsiniz?

    1. juridisch loket: ucretsiz danismanlik alabileceginiz hukuk servisi: burasi size tavsiye veremiyorsa, yeterli kanitiniz yok ve iddanizin gecerliligi tartismali olabilir. aksi durumda bir avukata yonlendirirler.
    2. expat centerlar; bircogunun hizmetleri sadece ise almak ile sinirli degil. yardimci olma ihtimalleri var. hukuki destek veren expat topluluklari da var biraz google aramasi yeterli.
    3. centraal beheer gibi tasakli sigorta sirketlerinin hukuki destek veren "juridisch advies" gibi paketlerini dusunmek mahkeme masraflarini karsilama acisindan faydali olabilir. eger yardimci olamiyorlar ise, iddanizi gozden gecirin. biryerlerde sizin de hata yapmis olma ihtimaliniz yuksek demektir.
    4. belastingdienst: hollanda'da bundan buyuk bir mafya yok:) willem holleeder, ridouan taghi falan sinek gibi kalir. isyerinizi sikayet edebilirsiniz, fakat iddianiz asilsiz ise basiniz buyuk derde girebilir.

    mobbing ici ise su siteye goz atabilir, ve is yerinize mufettis gonderip inceleme baslattirabilirsiniz. nlarbeidsinspectie

    haklarinizi biliyor ve masum iseniz hakkinizi yemeye calisanlari surum surum surundurebileceginiz yasalara ve mahkemelere sahip devlet.

    avukat veya hr uzmani degilim, sadece gecmiste ev sahibime karsi zor gorulen bir dava kazandim o kadar, bu yuzden daha fazla yorum yapamayacagim.